25 Mart 2009 Çarşamba

Zlatan İbrahimoviç




Kameralı telefonların çıkışıyla, Zlatan İbrahimoviç'in parlaması aynı döneme denk gelir. Ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim. Kameralı telefonlarda bluetooth yoluyla yayılan, harika bir golün videosu mevcuttu. Ajax'da oynadığı dönemde, rakibin 16 futbolcusunu çalımlayarak attığı gol, takdire şayan, ayakta alkışlanası bir güzellikteydi. Ronaldinho'nun Paris Saint Germain'de attığı gol ve bilek hareketi de paylaşılan videolar sırasında listemizin 2. sırasında yer almaktaydı. Konumuz İbo.

Zlatan'ın soy ağacı çok garip.1981 Malmö doğumlu olan İsveç asıllı İbo'nun, balıkçı, Boşnak olan bir Roman baba, Hırvat ev hanımı bir annesi var. Kendisi Müslüman olmayı tercih etmiştir. Baba hırçın, 15 çocuk sahibi. İbo da 15. çocuk. Yokluklar içerisinde geçen bir çocukluktan sonra, 7 sülalesini doyuracak bir servet sahibi olmuş futbolcu.

Ajax ile başlayan parlak futbol yaşantısı, Juventus'ta 2 kez şampiyon olarak sürdürmüş, Juventus'un şike yapması dolayısıyla 2. lige düşürülmesiyle, Serie b de oynamayı kabul etmeyerek, İnter Milan takımına transfer olmuştur.

"Abanmak yok teknik" tamlaması Zlatan için geçerli değil. Zlatan, ayağını 90 derece eğerek, topu müthiş bir hızla kaleye gönderiyor. Kendisi de 1'den 100 km'ye takribi 15-16 saniyede çıkmaktadır. Rakip futbolcunun topun 1 saniye sonra nerede olacağını tahmin etmesi çok güç.

Sezon sonunda, İtalya'dan ayrılıp İngiltere yolunu tutacağı yönünde haberler mevcut. Bu İngiltere yolculuğunun Didier Drogba ile takas yoluyla olabileceği söyleniyor. Zlatan için, günübirlik İngiltere'ye alışverişe gittiği söylendiğine göre, çok da uzak bir ihtimal olarak görünmüyor.

İtalya futbolu defansa yönelik, sıkıcı bir futboldur. İtalyan futbolunu izlenebilir kılan 2 şey, Jose Mourinho ve Zlatan İbrahimoviç'tir.

24 Mart 2009 Salı

Ayakkabı Çalınması



En bilineni camide olur. Bir diğeri de kapı önünde. başka da olmaz. Adamın ayağından çalacak hali yok ya lan.

Çok sinirliyim çook. Sabah kalktım. Hiçbişey olmamış gibi günü evde geçirdim. Hakkaten de hiçbişey olmamıştı. Ekmek almaya bile inmedim. Akşam ev arkadaşım geldi. "Sabah ayakkabılar çalınmış" dedi;

+ Niye arayıp söylemedin ? Şimdi mi söylüyosun bunu ?
- Sabah söylesem ne farkedecekti ki. Nasılsa kapıyı açınca anlarsın dedim.
+ Erken haberim olsaydı kokuyu takip eder bulurdum. Öff, tamam geç içeri.

Kağıthane halkına bir mont bir de ayakkabı hediye ettim. o6kara'nın dediğine bak;

o6kara : Maşşallah mont, ayakkabı, millete dağıtıyosun, gönlü açık bi insansın azizim.
dünyayı kurcalayan adam : Seçim yardımı olm bunlar. Yakında çamaşır makinesini de kapının önüne koyacam. Demedi deme.

12 Mart 2009 Perşembe

Kazandıran Numaralar

12 Mart 2009 tarihli Süper Loto çekilişinde 50 Milyon TL için çekilen numaralar ;

2 5 29 38 41 51

50 Milyon TL

Süper Loto




12 haftalık devirle birlikte 50 milyon tl'ye ulaşan bir ikramiye. Milli Piyango bayilerinde alabildiğine kuyruklar. İlk defa oynayanlar vs.

Hayal kurmak da parayla değil ya. Cami yaptıranlar, hayır kurumlarına bağışlayanlar, yıllar sonra çıka gelen hayali akrabalar, ev-araba-iş üçlüsünün dışına çıkmayanlar ve daha nice fantastik hayaller. Bu parayla sadece ev,araba ve iş hayal etmek çok küçük olur.

Şimdi ikramiye çıkarsa neler yapmanız gerektiğini anlatacağım iyi dinleyin. önemli

1 ) Aklınıza mukayet olun. Zira ömrünüz boyunca göremeyeceğiniz kadar paraya sahipsiniz.

2 ) Tüm iletişim kanalları kapatın. Evin ışıklarını söndürün. Ev telefonunun fişini çekin. Bu geceyi sakin geçirin. Çünkü parayı almak için önünüzde birkaç gün olacak. Düşünmek için bolca vaktiniz var. Methanetinizi koruyun.

3 ) Bütün eski eşyalarınızı bırakıp yeni bir kente yerleşmeyi düşünün. Bence iyi fikir. Kamyon evin önüne geldiğinde, komşular da kapıya yoğunlaşacaktır.

4 ) Kuponu bir ilmihalin veya Kuran-ı Kerim'in arasına sıkıştırın. Atılma, çalınma, kaybolma riski en aza inecektir. Kuponu asla yanınızda taşımayın. Evde otururken, sehpanın üzerine falan da koymayın; su, çay dökülürse, yırtılırsa, Bakırköy'den rezervasyon yaparsınız.

5 ) Ankara dışında yaşıyorsanız, Ankara'ya kuponla birlikte ulaşmak zor olacaktır. Ailenizle birlikte, gece yarısı, arabanıza atlayın, gaz kesmeden ankara'ya kadar devam edin. Geride bıraktığınız şeylere bir daha ulaşmayacaksınız, uzun süre. Ona göre yanınıza alacağınız şeyleri iyi tespit edin. Bu arada Kuran-ı Kerim'i almayı unutmayın. Unutursanız geri döndüğünüzde yerinde bulamazsınız.

İkramiyeye nasıl ulaşacağınıza dair ipuçları verdim. İkramiyeyi nasıl değerlendireceğinize de siz karar verin.

Kazanan numaralar, çekilişten hemen sonra burada.

11 Mart 2009 Çarşamba

Jose Mourinho


Portekiz'li teknik direktör. Tam adı José Mário dos Santos Mourinho Félix. Kariyerinin altın harfleri Porto'da yazılmaya başladı.

Asıl mesleği öğretmenlik olan Jose Mourinho, bir bakıma tesadüflerle teknik direktörlüğe başlar. Sporting Lizbon'un teknik direktörü Boby Robson'un tercumanlığını yapan Mourinho, Robson'un Barcelona'ya transferiyle birlikte kariyerine çok farklı bir şekilde devam eder. Barcelona B takımını çalıştıran Mourinho, Benfica ve Leira takımlarını çalıştırdıktan sonra, Porto takımıyla UEFA ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu başarılarına imza atar. Sonuçta kendini Chelsea kulübünün başında bulur. Yani hiçbir profesyonel futbol maçında oynamayan Mourinho, dünyanın sayılı teknik direktörlerindendir.

Liverpool teknik direktörü Rafael Benitez ve Manchester United teknik direktörü Sir Alex Ferguson ile olan tatlı sert çekişmeleriyle İngiltere Premier Ligi'ne renk katan Mourinho, 1 yıllık aradan sonra İnter Milan takımını çalıştırmaktadır.

Rekor



Porto ile başlayan altın harfli kariyerine bir rekorla hala devam etmektedir. Jose Mourinho, 2002 yılında başına geçtiği Porto takımıyla birlikte İnter Milan takımına geldiği bu güne kadar hiçbir iç saha maçında yenilgi yüzü görmemiştir. Evinde namağlup 7 yıl, 111 maç. Bakalım bu büyüyü kim bozabilecek.

Mourinho'dan inciler

Kendine has tarzı ve güveniyle, Sir Alex Ferguson'un, Chelsea'den gitmesinden büyük üzüntü duyduğu Mourinho, görevindeyken Ferguson için şu sözleri söylemişti ;

'Belki ben de 60'ıma geldiğimde, aynı ligde 20 yıllık kariyer devirdiğimde ve herkesin saygısını kazandığımda, insanlarla konuşurken onların hafiften titremelerini sağlama kudretinde olurum.



...Konuşmak vardır, bağırmak vardır... Bu Sir Alex'e karşı olduğum anlamına gelmiyor. Çarşamba günü maçtan sonra ofisimde şarap içtik. Maalesef kötü bir şaraptı, o da bundan şikayetçiydi. Sözüm var; sezonun ikinci yarısında doğumgünüm var. Ona güzel bir Portekiz şarabı götüreceğim."



Şampiyonlar Ligi'nde nefes kesen mücadelelere sahne olan Barcelona - Chelsea maçları öncesindeki atışmalarda Frank Rijkaard'a ;

Benim futbol hayatımda koca bir sıfır var. Ancak onun futbol hayatı mükkemmeldi, başarılarla doluydu. Benim teknik direktörlük kariyerimde kupalar varken, bu kez Rijkaard'ın elinde koca bir sıfır var.



Ligde Chalsea'yi 7 puan geriden takip eden Manchester United'a dair: 'Stres mi? Kuş gribi bende daha çok stres yaratıyor. Ciddiyim, kuş gribinden bile Manchester'dan fazla korkuyorum.

Chelsea takımının yedek kulübesiyle ilgili ;

Eğer evdeki garajınızda bir Bentley'niz, bir de Aston Martin'iniz varsa ve her Allah'ın günü gideceğiniz yere Bentley'inize binerek gidiyorsanız, e biraz aptalsınız demektir.

Ve kulüp başkanı Roman Abramoviç için ;

Eğer bana takımı çalıştırma konusunda yardım etseydi, ligin dibine vururduk. Ve eğer ben ona mali işlerinde yardım etmeye kalksaydım, çoktan iflas etmiş olurduk!

Kendisine laf etmeye kalkmak da büyük cesaret istiyor. Nitekim Mihajlovic böyle bir hatada bulunmuş ;

Mourinho ile futbol konuşmam. Futbol oynamamış birinin bazı şeyleri anlamasını beklememek lazım" demiş.

Mourinho : "jokey olmak için önce at mı olmak gerekir?"

Koyverdun gittun beni


5 yıl oldu. Karadeniz'in hırçın çocuğu, Şair ceketli çocuk aramızdan ayrılalı. Türk milleti olarak, herdaim kaybettikten sonra anlıyoruz kaybettiklerimizin değerini. Göç etmeden önce adını bile bilmediğimiz, dizi müziklerinde " çok güzel yapmış adam, kim acaba ?" diye sorup 2 saniye sonra cevabını aramaktan vazgeçtiğimiz, ama Karadeniz'in belası kanserden yaşamını yitirdikten sonra nasıl bir değer olduğunu anladığımız müzisyen Kazım Koyuncu.

"Müzisyenim, ondan sonra Karadenizli'yim, ama hepsinden önce bir devrimciyim." diyen, 'şarkılar politikadan, kurumlardan, sistemden daha güçlüdür. Hayatın sonuna kadar kalabilirler, temizdirler ve bir çok güzel şeye sebep olabilirler. İktidarlar, sistemler yıkılabilir, devirler değişebilir, şimdi dünyayı yönetenler kısa bir süre sonra üstelik bütün kötülüklerine rağmen unutulabilirler.' sözüyle şarkıların dünyayı daha yaşanabilir hale getireceğine inanan Kazım Koyuncu.

Kazım Koyuncu sistemin, politikanın kurbanı oldu. Ama ardında şarkıları bıraktı. Şarkıları onu dünyadan alan sisteme rağmen unutulmadı ve unutulmayacak. Çünkü belirttiği gibi şarkılar sistemden daha güçlü. Karadeniz, Kazım'ın şarkılarıyla sistemin üstesinden gelecek ve kansere dur diyecek. Kazım'lar ölmesin diye, sesini Kazım'ın şarkılarıyla duyuracak.

İşte gidiyorum,
Birşey demeden,
Arkamı dönmeden,
Şikayet etmeden...

dedin ve gittin. Biz şikayetçiyiz. Kazım'ı bizden alan kayıtsız ve vurdumduymaz yöneticilerden.

10 Mart 2009 Salı

Kızılay



Şu sıralar yine reklamlar aracılığıyla kan isteyen kurum. Lakin kapıya 50 kişi yığıyorsun, diyorsun ki "bana 14 ünite kan ver", "yok" diyor "14 ünite alırım, 4 saat sonra gelir alırsın.". Hem bürokrasisi var,hastaneden yazı gelecekmiş, faks çekeceklermiş, hem de 4 saatte kanı ayrıştıracaklarmış da bilmem neymiş. "Olur, biz hastamızı 4 saat daha bekleriz, yoğun bakımdaki hastaya domates falan veririz kan yapar o. Kurum, 1 milyon kan kampanyası başlatıyor da bu kanlar nereye gidiyor anlamıyorum. Hadi verelim çadırlarda kanı da, sen zor durumdaki acil kan ihtiyacı olan vatandaşa böyle eziyet çektireceksen benden niye kan istiyorsun ki ? Bir iki grup hariç diğer kanlar, bulunuyor, yığıyosun kapının önüne almıyosun da vermiyosun da.



Kan vermedeki düşünce nedir, bir gün sana da lazım olabilir. Ee ben kan verecem,
Allah korusun ihtiyacım olduğunda alamıcam, vatandaş da alamıcak. Yok böyle bir dünya. Vatandaş gelsin, kan ver benim hastama desin, kolumu kesip kanımı veriyim. kızılay mı ? Allah versin.

Ayrıca, faks falan göndermezsen ünitesini 250 tl ye veriyor. Sonra, evrakları tamamlayınca, birkaç ay sonra da hesabına yatırıyolar saolsunlar. 250 tl nedir ki ? 14 ile çarpınca da bişey yapmıyor zaten. Asgari ücretin birkaç katı. Herkes verebilir nihayetinde öyle değil mi ? Sağlık hizmetlerinden böylece herkes eşit yararlanmış olur.

Çarşı



Türkiye'nin en büyük taraftar grubu. Avrupa maçlarında rakiplerini kendine hayran bırakmış, sadece futbolla ilgili değil, tüm sosyal içerikli konulara tribünlerinde yer veren bir topluluk.

İngiltere'nin en ateşli taraftarına sahip kulübü Liverpool geldi, Çarşı'ya hayran kaldı. Porto geldi, ağzı açık izledi. Totenham maçında hakemler, böyle bir atmosferi ilk defa gördüler.

Çarşı neler yaptı. Terör saldırılarını, muhteşem bir pankart ve sloganlarla lanetlediler. Uludağ'da bütün bürokratik engellere takılarak yaşamını yitiren Ümit Özgen'in sesini duyurdular.



Rakip Trabzon demedi, Karadeniz'in sesi oldu.



Onlar bir efsane. Seslerini 132 desibel'e kadar çıkarabiliyorlar. Hiç susmadan "Kartal gol gol gol" diye gol gelene kadar bağırabiliyorlar. Çarşının içinde olmak ayrı bir keyif, onları karşıdan izlemek ayrı. Çarşı Beşiktaş'sız yaşayamaz. Beşiktaş ve İnönü Stadı Çarşı'sız olamaz.

Çarşı Herşeye Karşı

Onlar haksız olan herşeye karşı. Faili meçhullere ;



Teröre;



hatta kendilerine bile ;

O an

O anı yakalamak mağrifettir. Bazen de kendin yaratırsın o anı. Hani batmakta olan güneşi avcunun içine almak gibi.



O an bazen göz aldatmacasıdır, bazen duyguların tarifsiz kaldığı acıyı ölümsüzleştirmek. 3-4 yaşlarında bir bebeğin fotoğrafını çekersiniz, ağladı ağlayacak. o fotoğraf, elinden şekeri alındığını sana anlatır. Bazen de boyutları birbirinden binlerce kat farklı olan iki nesnenin, birbirine ne kadar yaklaştığını resmedersiniz.



Bazen de kendiniz yaratırsınız o anı, dedik ya.



veya ;



O anı ölümsüzleştirmek için, fotoğraf makinenizi yanınızdan ayırmayın. Doğa her an size o anı sunabilir.

7 Mart 2009 Cumartesi

Ayıp

Bostancı'dan hareket etmekte olan ido'ya ait deniz otobüsüne eli kulağında telaşlı biçimde girdi. Yaşı 35-40 arasında olan genç kadın telefonda bağırarak, bazen azarlayarak, kızarak, sonra yalvararak muhatabını ikna etmeye uğraşıyordu.

Bunu da kendi iş yerindeymişcesine özgürce yapıyordu.

Sabah gazetelerine gömülmek isteyen yolcu kalabalığı istem dışı olarak, çok sesli kadına bakmak zorunda kalıyorlardı. Çünkü kadın sesini ve kendini kontrol etmiyordu.

Deniz otobüsünün alt katındaki yaklaşık 300 yolcu mecburen onu dinliyorlardı.

Kadın kendine doğru savrulan tepkili bakışları katiyen fark edecek halde değildi.

En sonunda çok sesli kadına yakın oturan bir adam dayanamadı:

-Hanımefendi lütfen susar mısınız?

Kadın önce anlamadı, sonra da anında cevap yetiştirdi:

-Tamam, deniz otobüsü hareket edince kapatacağım... öf be!

Adam aynı kararlı ses tonuyla devam etti:

-Hanımefendi müstehcen ifadeler kullanıyorsunuz, bizi taciz ediyorsunuz!

Kadın önce affalladı, sonra telefonu kapatıp adama döndü:

-Ne dediğimi duydunuz mu?

-Bütün alt salon sizi dinledi.

-Ne dedim ben?

-Bu ticaret dünyası dediniz... Son vuruşu yapıp çekileceğiz kenara dediniz.

-Ne var ki bunda?

-Hanımefendi biz ticaret dünyasının son vuruşu yapıp gidenlerin mağdurlarıyız. Tam 22 batık bankanın hesaplarını bu salonda sessizce oturan bizler ödemekteyiz. Bizim aramızda bağıra çağıra son vuruş yapmaktan söz etmeniz en hafif tanımıyla ayıptır! Siz ayıp nedir biliyor musunuz?

Kadın sustu.

Önüne döndü, belki içinden ayıp kelimesini hatırladı, üzerinde düşünmeye başladı.

Çünkü ayıp kelimesi tedavülden kalkalı çok zaman oldu.

Ayıp ile yeniden tanışmaya o kadar çok ihtiyacımız var ki!

Kemal Kılıçdaroğlu



Seçimle ilgili şimdiden, kesin kazanır, asla kazanamaz, çok zor, gibi yorumlar bahis oynamak gibi. Bunu sadece Chp açısından, İstanbul açısından, Türkiye açısından değerlendirebiliriz.

Chp açısından ; büyük risk. ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni almak istiyorsan, büyük taşlarla oynayacaksın. Büyük oynayacaksın. Kazanırsan kazancın, kaybedersen kaybın büyük olur. İstanbul milletvekilinin, sırf İ.Melih Gökçek'i madara etti diye Ankara Büyükşehir Belediye başkanlığına aday gösterilmesi yanlış olur. Milletvekili olarak İstanbul seçti ise, yine İstanbul'a aday gösterilmelidir. Bir milletvekilinin belediye başkanlığına aday gösterilmesinin doğruluğu yanlışlığı tartışılır. Ama biri aday olacak. Fikrim, Kılıçdaroğlu aday olmasaydı, chp başka bir adayla ibb yarışının içinde olamazdı. tercih partinindir.

İstanbul açısından ; "Türkiye açısından" kısmıyla da ilintili olarak, İstanbul halkının geleceğini etkileyeceği gibi Türkiye'nin de geleceğini etkileyecektir. İstanbul, Kılıçdaroğlu ile, temiz bir hizmet alabilir, ama hiç hizmet alamayabilir de. Bunlar Kılıçdaroğlu'nun seçilmesi durumu dahilinde.

Türkiye açısından ; Türkiye'de genel seçimler yerel seçimleri, yerel seçimler genel seçimleri etkiler her zaman. Genel yönetim, yerel yönetimin kendi partisi olmaması durumunda, o yöreye desteği kısmaktadır. Bu cumhuriyet tarihi boyunca böyle olmuştur. Ankara kendi adamı olmayan İstanbul'a desteğini keserse, İstanbul hizmet alamaz. durum "Chp İbb'yi aldı hizmet kesildi" şeklini alabilir. İstanbul yerel seçimde Chp'yi seçerse, genel seçim geldiğinde, hizmet alabilmek için hükümeti de Chp yapmak isteyebilir. Bu da bir başka bakış açısı. İstanbul demek Türkiye demek midir ? İstanbul, meclise 70 milletvekili gönderiyor. %12 ciddi bir rakam. Bir de durumun ülkede yarattığı sansasyonu düşünün.

Chp'nin aldığı risk burada başlıyor. İstanbul'u almak demek, gerçekten hükümet olmak anlamına gelebilir. Chp, hükümet için en büyük kozunu oynadı. Baykal bu hamleyi kuru bir koltuk sevdası için yapmamıştır. Kılıçdaroğlu'ndan çok daha dişli Sarıgül'ü yemesini bildiği gibi, olası riskte Kılıçdaroğlu'nu da alt edebilir. Ama bu yolla değil.


Free Blogger Templates by Isnaini Dot Com and Bridal Gowns. Powered by Blogger