7 Mart 2009 Cumartesi

Ayıp

Bostancı'dan hareket etmekte olan ido'ya ait deniz otobüsüne eli kulağında telaşlı biçimde girdi. Yaşı 35-40 arasında olan genç kadın telefonda bağırarak, bazen azarlayarak, kızarak, sonra yalvararak muhatabını ikna etmeye uğraşıyordu.

Bunu da kendi iş yerindeymişcesine özgürce yapıyordu.

Sabah gazetelerine gömülmek isteyen yolcu kalabalığı istem dışı olarak, çok sesli kadına bakmak zorunda kalıyorlardı. Çünkü kadın sesini ve kendini kontrol etmiyordu.

Deniz otobüsünün alt katındaki yaklaşık 300 yolcu mecburen onu dinliyorlardı.

Kadın kendine doğru savrulan tepkili bakışları katiyen fark edecek halde değildi.

En sonunda çok sesli kadına yakın oturan bir adam dayanamadı:

-Hanımefendi lütfen susar mısınız?

Kadın önce anlamadı, sonra da anında cevap yetiştirdi:

-Tamam, deniz otobüsü hareket edince kapatacağım... öf be!

Adam aynı kararlı ses tonuyla devam etti:

-Hanımefendi müstehcen ifadeler kullanıyorsunuz, bizi taciz ediyorsunuz!

Kadın önce affalladı, sonra telefonu kapatıp adama döndü:

-Ne dediğimi duydunuz mu?

-Bütün alt salon sizi dinledi.

-Ne dedim ben?

-Bu ticaret dünyası dediniz... Son vuruşu yapıp çekileceğiz kenara dediniz.

-Ne var ki bunda?

-Hanımefendi biz ticaret dünyasının son vuruşu yapıp gidenlerin mağdurlarıyız. Tam 22 batık bankanın hesaplarını bu salonda sessizce oturan bizler ödemekteyiz. Bizim aramızda bağıra çağıra son vuruş yapmaktan söz etmeniz en hafif tanımıyla ayıptır! Siz ayıp nedir biliyor musunuz?

Kadın sustu.

Önüne döndü, belki içinden ayıp kelimesini hatırladı, üzerinde düşünmeye başladı.

Çünkü ayıp kelimesi tedavülden kalkalı çok zaman oldu.

Ayıp ile yeniden tanışmaya o kadar çok ihtiyacımız var ki!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Takdire şayan bir yazıymış. Tebrik ederim üstadım.

Adsız dedi ki...

vallahi ayıp. çok etkileyici bir yazı. eline sağlık.


Free Blogger Templates by Isnaini Dot Com and Bridal Gowns. Powered by Blogger